Fakülte / YO : İletişim Fakültesi


ÖNSÖZ Ulus-devletler ortaya çıkmaya başladığından itibaren süreçte sınırlar milli güvenliğin en önemli unsuru olarak kendini göstermiştir. Sınırların izin verilmeyen unsurlar tarafından geçilememesi durumu da söz konusu ülkelerin gücünün göstergesi olagelmiştir. Bununla birlikte göç gibi toplumsal konuları ilgilendiren amaçlarla sınırların geçilmesi durumuna tarihin bütün dönemlerinde rastlanmaktadır. Sınırların geçirgenliği, sınır çalışmalarına konu olan ve günümüzde de tartışılan bir olgudur. Ülkelerin belirledikleri politikalara rağmen göçün düzenli ve düzensiz olan süreçlerle vuku bulduğu ortamda, sınırların geçirgenliğinin her koşulda var olduğu kabul edilmektedir. Son zamanlarda göçün çok sık karşılaşılan bir durum olması, düzenli ve düzensiz göç hareketlerinin toplumu dönüştürebilecek önemli bir hareket olarak görülmesi, göç çalışmalarına olan ilgiyi arttırmıştır. Sınırlar ve sınır güvenliğinin tartışılmadığı bir ortamda göç konusunu ele almak son derece eksik bir bakış açısını ifade edeceğinden bu iki konunun bir arada ele alınması önemli bir gereklilikti. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş neticesinde ülkemizde kalan geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısının birden yükselmesi Türkiye’nin göç ve sınır politikalarının tartışılmasını da beraberinde getirmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte küresel çapta önemli bir gündem teşkil etmeye başlayan göç hareketlerinden Türkiye’de hem göç alan hem göç veren hem de transit ülke olarak nasibini almaya devam etmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin komşularıyla olan sınır ve göç politikalarının detaylı bir şekilde incelenmesi günümüzdeki politik tablonun daha anlaşılır olması açısından önemlidir. Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla bir yandan Avrupa Birliği’nin dış sınırlarını oluştururken bir yandan da pek çok çatışma bölgesiyle sınırları olan bir ülkedir. 1990 Birinci Körfez Savaşı ile başlayan sıcak çatışmalar, İkinci Körfez Savaşı ve Arap Baharı ile devam etmiştir. Dolayısıyla çatışma bölgelerinden kaçan ve hem mülteci olarak Avrupa’ya ulaşmak isteyen hem de daha iyi bir ekonomik gelecek peşinde olanlar, düzensiz göç hareketlerinde Türkiye’yi hedef ve transit ülke olarak kullanmışlardır. Sıcak çatışmaların sınırdaş ülkelerde cereyan etmesi Türkiye’yi Avrupa Birliği açısından farklı bir konuma getirmiş ve Türkiye adeta Avrupa sınırlarını koruyan ara bölge olarak görülmeye başlanmıştır. Fakat detaylı bir şekilde bakıldığında, Türkiye’nin gerek AB üyesi olan komşuları gerekse diğer komşuları ile olan sınır ve göç politikalarının tarihin her döneminde çok da sistematik bir şekilde işlemediği görülmektedir. Elinizdeki eser Türkiye’nin komşularıyla olan sınır ve göç politikalarının detaylı bir şekilde incelenmesi amacıyla alanında uzman kişilerce kaleme alınmıştır. Türkiye ile ikili ilişkiler ışığında incelenen sınır ve göç politikalarında Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, İran, Kıbrıs (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti), Rusya, Suriye ve Yunanistan’ın tavırları ve siyasi manevraları detaylı bir şekilde çalışılmıştır. Bulgaristan ile olan sınır ve göç konularında iki ülke ilişkilerinin ve Bulgaristan’daki soydaşların varlığının Türkiye’ye yönelik göç sürecini etkilediği ve ülkenin AB’ye girmesiyle Orta Doğu’dan Avrupa’ya yönelik yeni bir göç olgusunun konuşulmaya başlandığı belirtilmektedir.. Ayrıca Türkiye’nin AB üyelik adaylığı ve sınır ötesi işbirliği konularından da bahsedilerek Türkiye-Bulgaristan sınırının AB’nin dış sınırı olarak kabul edilmesinin Türkiye açısından sonuçları incelenmektedir. Ermenistan ile olan kısımda Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki göç ve sınır konularının nasıl ilerlediği ve sözde soykırım iddiaları gölgesinde kapalı tutulan sınırla ilgili olarak nasıl bir algının oluştuğu konusu işlenmekte, Ermeni halkı ile Türk halkının bir arada yaşama kültürünün resmî başlangıcı olan Malazgirt Savaşı’ndan günümüze kadar geçen süreç göç ve sınır ilişkileri bağlamında harmanlanarak tarihi bir perspektifle yorumlanmaktadır. Gürcistan ile ilgili bölümde, Türkiye-Gürcistan sınırının çizilmesinden sonraki süreçte yaşananlar, ülkenin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin bir parçası olması sırasındaki durumu ve günümüzdeki dinamikler ele alınmaktadır. Türkiye’nin Kafkaslara açılış kapısı olarak görülen Gürcistan sınırına yapılan yatırımlar ve işgücü göçü gibi çeşitli konular kapsamlı şekilde analiz edilmektedir. Irak ile ilgili kısımda da Türkiye-Irak sınırının güvenlik boyutu, Irak’tan zaman zaman yaşanan düzensiz göç hareketleri ve PKK terör örgütü ile mücadele sebebiyle Irak sınırının Türkiye için önemi göç hareketleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Türkiye-İran sınırının ele alındığı bölümde bu sınırın bölgenin en istikrarlı sınırlarından birisi olduğu ve çok uzun zamandır değişmediği konusu vurgulanmaktadır. Bununla birlikte İran’dan Türkiye’ye yönelik göç dalgası ve iki ülke ilişkilerine etkisi incelenmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerine yoğunlaşarak yazılmış olan Kıbrıs ile ilgili bölümde de AB üyeliği sonrası Kıbrıs’ta meydana gelen değişikliklerin KKTC’yi nasıl etkilediği ve Türkiye’nin ortaya çıkan statüko ile nasıl baş başa bırakıldığı detaylarıyla anlatılmaktadır. Türkiye’nin adadaki Türkler ile ilgili olarak endişelerinin ne derece haklı olduğu Türk vatandaşlarına getirilen dolaşım serbestisi kısıtlaması ile anlatılmaya çalışılmaktadır. Rusya ile ilgili bölümde Osmanlı döneminden günümüze sınırlar ve karşılıklı göç hareketleriyle ilgili olarak detaylı bir değerlendirme yer almaktadır. SSCB zamanında ortak sınırımızın olduğu fakat 1990 sonrası bu durumun ortadan kalkmasına rağmen Rusya ile Türkiye arasındaki gidiş gelişlerin hacmini artırarak devam ettiği çeşitli örneklerle ortaya konulmaktadır. Günümüz sınır ve göç konularında en fazla tartışılan konulardan olan Suriye ile ilgili kısımda da Türkiye-Suriye sınırının oluşumunu takip eden süreçte ortaya çıkan gelişmeler değerlendirilmektedir. Arap Baharı sonrası Suriye’de oluşan göç dalgasının komşu ülkeleri nasıl etkilediğinin incelendiği bu bölümde siyasi ve toplumsal dönüşümlere farklı bir yorum getirilmektedir. Yunanistan’ın ve Türk-Yunan sınırındaki durumun ele alındığı bölümde de kara ve deniz sınırına sahip olduğumuz ülkenin AB üyesi olarak hangi açılardan Türkiye ile ilişkileri etkilediği ve Arap Baharı sonrası ortaya çıkan durum değerlendirilmektedir. FRONTEX gibi AB’nin dış sınırlarını koruyan kurumların varlığında Türk-Yunan sınırındaki insan hareketleri ve düzensiz göçün nasıl yönetildiğine ayrıntılı şekilde yer verilmektedir. Türkiye, coğrafi konumu ve çevresel politik dinamikleri bakımından benzersiz bir ülkedir. Bu eserin kaleme alınma sebebi, her ne kadar Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi avantaj ve dezavantajlar çeşitliliğine aynı anda sahip olması mümkün olmasa da, en azından benzer şartlarda sayılabilecek ülkelerin maruz kaldıkları düzenli ve düzensiz göç hareketleriyle mücadele edebilmeleri için dinamik ve çok yönlü politikalar belirleyip uygulamaları gerektiği konusuna dikkat çekmektir. Göç konusu artık yeni yüzyılın en önemli gündem maddelerinden biridir ve kayıtsız kalınmasının maliyetinin altından kalkılması mümkün gözükmemektedir. Düzensiz göç hareketlerinin kontrol edilemediği durumlarda göçün hedef ülkesini istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıyabileceği ve ülkelerin sınır güvenliğini de tehlikeye sokabileceği düşünüldüğünde, çok yönlü bir dış politikanın ve uluslararası iş birliğinin önemi daha da belirginleşmektedir. Elinizdeki eser, bu perspektifin kazanılmasına küçük bir ışık tutabilmeyi amaçlamaktadır. Zuhal KARAKOÇ DORA Nuri KORKMAZ


Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (Lefkoşa) Taban Puanları

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi; sayısal, sözel, eşit ağırlık ve dil bölümleri için farklı başarı sıralamalarına sahiptir. Eşit ağırlık bölümünde burslu Hukuk Fakültesi 68.964 ile en yüksek başarı sıralamasını oluşturur. Psikoloji (Burslu) (İngilizce) ve Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (Burslu) bölümleri de onun arkasından gelir. Eczacılık Fakültesi ise 62.555 ile yüksek sıralamaya sahip bölümler arasındadır. Dil alanında 32.388 sıralamayla öğrenci kabul eden İngilizce Öğretmenliği (Burslu) yer alır. Sözelde en yüksek başarı sıralaması Özel Eğitim Öğretmenliği (Burslu) bölümüne aittir....

Lisans ve ön lisans eğitimlerinin verildiği Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde taban puanlar yıllara göre değişiklik gösterebilir ve her bölümün tabanı puanı farklıdır. Burslu, %50 burslu ve ücretli eğitim programları bulunan üniversitenin en yüksek taban puanına sahip sayısal bölümü 443,27305 ile (Burslu) Eczacılık Fakültesi’dir. Aynı alanda İngilizce Yazılım Mühendisliği (Burslu) ise 324,11970 taban puanıyla onu takip eder. Eşit ağırlık alanında ise Hukuk Fakültesi (Burslu) 393,75396, Sınıf Öğretmenliği bölümü (Burslu) 343,01060 puanla alım yapar....

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi

Bir öğrencinin başarı sıralamasının tespit edilebilmesi için ÖSYM sınav sonrası öğrencinin kaçıncı sırada olduğu bilinmesi gerekir. YKS sonucunda istenilen puan türünde öğrencinin başarı sıralaması ne kadar yüksekse tercih rehberini dilediği şekilde yapabilir. İlgili bölüme bireysel başarı sıralaması yüksek öğrencilerin girmesi bölüme karşı talebi yükselten bir sonuç meydana getirir. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi taban puanlarına da yansıyan bu durum puanları da yukarı yönlü arttırabilir. Örneğin; üniversitenin burslu hukuk fakültesi 2022 yılında bölüm sıralaması 68.964 olmasıyla yüksek bir başlangıç yaptığına gözlemleyebilirsin. Ancak bu başarı sıralamalarının da taban puanları gibi değişebildiğini unutmamalısın.

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi için bölüm ve fakültelerin kaç puanla aldığını, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi'ne kaç puanla girebileceğinizi aşağıdaki tablodan inceleyebilirsiniz. Puan türüne göre kaç puanla girebileceğinizi öğrenebilirsiniz. Tercihlerinizi yaparken bu konuda uzman kişilerden veya öğretmenlerinizden destek almanızda fayda var.

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (KKTC-Lefkoşa)

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi: Açık Fikirlere Açık