Süper Ligin 27. hafta maçları so


Köy Enstitüleri, Türkiye’nin maarif tarihinde en çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. Erken cumhuriyet döneminde halkı eğitmek ve halkı eğitecek öğretmenleri yetiştirmek amacıyla Türkiye’nin pilot olarak seçilmiş yerlerinde Köy Enstitüleri açılmıştır. Kimileri, bu eğitim kurumları sayesinde Türkiye’nin modern eğitime geçebileceğini iddia ederken kimileri de bu eğitim kurumlarının Kemalizm ideolojisinin muhafızı ve kırsalın dönüşümüne zemin hazırlayan ideolojik amaçlı bir toplumsal dönüşüm projesi olduğunu ileri sürmektedir. Bu çalışma, Türkiye’nin modernleşme sürecinde yaşadığı toplumsal değişim ve dönüşümün anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Türkiye’nin toplumsal dönüşümü olgusu eğitim bağlamında ele alınmıştır. Kırsalın dönüşümündeki insanların zihniyet değişimleri ise eğitim aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Köy Enstitüleri de bir toplumsal değişim hareketi olarak ele alınmıştır. Bu çalışmada, söz konusu eğitim sürecinde Köy Enstitüleri’nin öğretmen yetiştirme dışında güttüğü toplumun sosyal ve kültürel yönden muasır medeniyetler seviyesine ulaştırılması ve toplumsal dönüşüm sürecinde oynadığı rol saptanmaya çalışılmıştır. Bu saptamalardan yola çıkılarak kırsalın dönüşümünde Köy Enstitüleri’nin etkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma, alan hakkında yazılan bilimsel çalışmalar ve dokümanlar incelenerek ve literatür taraması yapılarak hazırlanmıştır


YAPILMASIA-ALĠ KIRATLI ARACILIĞI

Karaciğer hastalıkları bebeklik ve çocukluk yaş dönemlerinde farklı nedenlere bağlı olarak, çok az bulgu vererek, gelişirler. Bunlardan en belirgin olanları sarılık ve hepatomegalidir. Özellikle, kolestatik bozukluklara bağlı olarak sarılıklı yenidoğanlarda bulgular çok iyi değerlendirilmelidir. Uzamış sarılıklı olgularda ekstrahepatik safra yolları hipoplazisinin ayırıcı tanısı, bebeğin geleceği açısından önem taşımaktadır. Yapılacak cerrahi bir girişim, gelecek tedaviler çocuğun şansını arttıracaktır. Diğer nedenlerin ayırtedilmesi içinde karaciğer testlerinin iyi yorumlanması gereklidir. Bu dersin amacı, çocuklarda görülen karaciğer hastalıklarının ortaya çıkış bulguları ve laboratuar bulgularının nasıl değerlendirilmesi gerektiği ve değerlendirirken uyulması gereken kurallarla ilgili bilgilerin verilmesidir. DERSİN İŞLENMESİ İÇİN GEREKLİ SÜRE 45 DAKİKA DERSİN İÇİN GEREKLİ ARAÇ VE GEREÇLER Ders ile ilgili slaytları göstermek için slayt ve projeksiyon cihazı DERSİN AŞAMALARI GİRİŞ Klinisyenlerin, sıklıkla, altta yatan karaciğer hastalığını tanıyamamaları ve varlığını kesin olarak ortaya koymadaki gecikmeleri, hastalığın etkili tedavisinin gecikmesine yol açmaktadır. Karaciğer transplantasyonu, şiddetli veya end-stage karaciğer hastalıklı çocuklar için bir tedavi olanağıdır. Birçok karaciğer hastalığı için diğer tedavi şekilleride bulunmaktadır.

Köy enstitüsü hareketi temel eğitime yönelik bir çalışma olarak ortaya çıkmıştır. Temel eğitimin yaygınlaştırılması, temel eğitim alanında özellikle kırsal kesimde öğretmen bulma sorununa çözüm bulma amacıyla girişilen çabalar köy enstitüsü hareketinin doğmasına neden oldu. Bu hareketin doğması ve gelişmesi kapsamlı bir ekip çalışmasından çok küçük bir kadro hareketinin gönüllü, özverili ve sabırlı çalışmasına dayanmıştır. Bu küçük kadro hareketinde en büyük pay 1935-1946 yılları arasında 11 yıl boyunca İlköğretim Genel Müdürlüğü görevini yürüten İsmail Hakkı TONGUÇ ile 1938-1946 tarihleri arasında 7 yılı aşan bir süre Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan Hasan Ali YÜCEL'e ait olmuştur. Hasan Ali YÜCEL cumhuriyet tarihinin en uzun süre bakanlık yapan kişisi olarak halen rekoru elinde bulundurmaktadır. Bu ikiliye dönem dönem değişen şiddetteki desteğiyle İsmet İNÖNÜ de kısmen dahil edilebilir. İsmet İNÖNÜ, bir dönem desteklediği köy enstitüleri çalışmalarını CHP içindeki grup dengelerini dikkate alarak bir süre sonra gözden çıkaran kişi olarak önemli bir figürdür. Köy enstitüleri hareketinin ortaya çıkması, gelişmesi ve sona ermesi sürecine bakıldığında 1935-1954 dönemini kapsadığı görülür. Yirmi yıla yaklaşan bu deneme sürecinde 1940-1946 dönemi kritik bir evre olarak ele alınır. Köy enstitüsü konusunda fikir ortaya koyanlar, bu harekete gönül vermiş olanlar, gerçek anlamda enstitü fikrinin bu dönemler arasında hayata geçebildiğini, 1946 sonrası yaşanan süreci, hareketin yozlaşması, felce uğraması ve ortadan kalkmasına, yıkılmasına gidiş olarak ele aldıkları görülür. Köy enstitüsü hareketinin İsmail Hakkı TONGUÇ'un kişisel çabasıyla doğduğu, Hasan Ali YÜCEL'in güçlü desteği ile geliştiği, bu iki kişinin sistem dışına çıkarılmasıyla birlikte de sönmeye yüz tuttuğu açıkça dile getirilir. Geçmişten bu güne köy enstitülerinin kapatılması ithamı Demokrat Parti üzerinde yapışmış ise de aslında köy enstitüsü hareketinin yok edilmesinde Cumhuriyet Halk Partisinin de önemli bir payı bulunmaktadır. CHP iktidarı köy enstitüsü hareketini başlatan olarak görüldüğü kadar bu hareketin amacından sapmasının da sorumlusu olarak görülmektedir. CHP'deki sağ kesim diye nitelenen grup köy enstitüsü hareketinin sekteye uğramasında baş sorumlu olarak yargılanmaktadır. Köy enstitüsü hareketi için kritik devre olarak görülen 1940-1946 dönemi İkinci Dünya Savaşının etkisinin en yoğun yaşandığı yıllara rast geldiği görülür. Bu yıllar dünyada devasa savaşın etkisi yaşanırken Türkiye'de de tek parti uygulamasının en yoğun hissedildiği yıllardır. Bu yönüyle Köy enstitüsü hareketini savaş ve yoğun tek parti döneminde hayata geçen baskıcı yılların bir uygulaması olarak görmek hiç de yanlış olmaz. Köy enstitüsü hareketi ile ilgili uygulamalara bakıldığında bu uygulamaların ancak baskı ve zorlama ile yapılabileceğini söylemek gerekir. Buradan hareketle köy enstitüsüne öğrenci olarak katılanlar veya öğretmenlik görevini yürütenler baskı ve zorlama ile okullarda tutulmuştur gibi bir iddiada bulunmak doğru olmaz. Köy enstitülerinde öğrenci olarak bulunanlar geldikleri köy hayatının şartları ve ülkenin o dönemdeki gelişim seviyesi dikkate alındığında okul şartları onlar için zorlamayla kalınacak yerler olmuştur denemez. Enstitülerde öğrencilik yapanlar için okullar köylerindeki çalışma şartlarından çok da farklı olmayan ortamlardı denebilir. Üstelik aynı yaş grubundakilerin bir arada bulunmaları, birlikte iş yapmaları, köy hayatından kurtulmaya vesile olacak okul şartları onlar için kaçılacak yerler olmaktan çok geleceğe açılmış bir ümit kapısı olarak görülmüşlerdir. Öğretmenler için de büyük çoğunluğu için idealist bir bakış açısıyla görev yapılan kurumlar olarak görülen enstitüler toplumun dönüştürücü araçları olarak kabul edilerek benimsenmiştir.

11, 15 Act done negligently lait boiKJstly — .Xrtielc appitc.s ...

Suleyman Demirel Universitesi TIP FAKULTESI DERGISI: 2007 Eylul; 14(3) Cocuklarda ve adelosanlarda, temporomandibular eklem disfonksiyon sendromu Cigdem Kucukesmen,* Hayriye Sonmez,** *Suleyman Demirel Universitesi, Dis Hekimligi Fakultesi, Pedodonti Anabilim Dali, Isparta, Turkiye. **Ankara Universitesi, Dis Hekimligi Fakultesi, Pedodonti Anabilim Dali, Ankara, Turkiye. Ozet Temporomandibular eklem disfonksiyon sendromu (TMD), genellikle yetiskinleri etkileyen bir hastalik olarak bilinir. Bununla birlikte, epidemiyolojik arastirmalar, bu rahatsizliga cocuklarda da sik rastlanildigini gostermektedir. Genellikle kabul edilir ki, TMD multifaktoriyel ve kompleks bir etyolojiye sahiptir. Cocuklarda TMD nun onlenmesi icin, etyolojik faktorlerin kontrol altina alinmasi gerekir. TMD isaret ve semptomlari; cigneme kaslari bolgesinde hassasiyet, temporomandibular eklem (TME) alaninda hassasiyet/agri, kondiler hareket sirasinda TME sesleri, fonksiyonel hareketlerde kisitlilik, agiz aciliminda...

Köy Enstitüleri ile ilgili konular hala özellikle bu kurumları savunanlar tarafından sürekli gündeme getirilmeye çalışılıyor. İyi tarafları, güzellikleri, yararları adeta göklere çıkarılıyor. Bu gruptan bir kısım insanlar da özellikle 1950 sonrası Demokrat Partiyi bu kurumları yok eden kişiler olarak görüp nerede ise lanetliyor. Karşı tarafta ise yıllar yılı bu konularda gazetelerde dile getirilen rutin sloganların dışında başka yeni bir sav ileri sürmüyorlar. Köy Enstitülerine ilişkin yapılan değerlendirmelere bakınca toplumda pek çok kişinin bu kurumları gerektiği gibi tanımadıkları anlaşılıyor. Bu alanda pek çok yayın olmasına karşın ne yazık ki toplumumuzdaki okumama alışkanlığı nedeniyle inanılan, güvenilen kişilerin söylediklerinin peşine takılıp gidiyor insanlarımız. Ne yazık ki bu bakış açısı sadece köy enstitüleri ile ilgili konularda geçerli değil. Hemen her konuda benzer alışkanlarımız toplum içinde güçlü bir şekilde devam edip gidiyor. 17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktı. Bu kanunun çıkışı Köy Enstitüleri için bir başlangıç gibi görülse de bu uygulamanın başlangıcı 1935'lere kadar gider. Ancak asıl Köy Enstitüsü hareketinin yasal alt yapısı 1940'tan itibaren başlamış, 1942'de çıkarılan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu ile işin çerçevesi ve uygulama planı ortaya çıkmıştır. 4274 Sayılı bu kanunun çıkışı sonrası ortaya çıkan uygulamalar 1947 yılında değişiklik yapılmasına kadar devam etti. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları arasında çıkmış olan Köy Enstitüleri İle İlgili Yasalar isimli kitabın 2. Cildinde köy enstitüleri ile ilgili yapılan yasal düzenlemelere yönelik değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. Tek parti yönetim uygulamalarının halen devam ettiği 1947 yılında Köy okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanununda(4274 sayılı kanun) Değişiklik Kanunu bu konuda ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Köy Enstitülerini açmama, açılırsa kapatma düşüncesi kuruluş yıllarında yapılan kanuni düzenlemelerin görüşmeleri sırasında bile olduğu görülmektedir. Köy enstitüleri ile ilgili kanuni düzenlemelerin görüşmeleri sırasında İmece, Kadınların imeceye katılması, öğretmene okul dışı görev verilmesi, öğretmene geçim arazisi ayrılması, solculuk suçlaması, karma eğitim gibi hususlar karşı çıkış nedenleri olarak sayıldığı görülürken buna karşı yapılan değerlendirmelerde ise gerçek neden olarak bilinçlenen kitlenin mevcut sistemi sarsacağı, yönetime ortak olmasından korkulduğu, yönetime başkalarını ortak etmek istenmediği için karşı çıkıldığı yönünde değerlendirmelere yer verilmektedir. Enstitü uygulamasının dayanağı olarak 1940'lı yıllarda çıkarılmış yasalardaki değişiklik çalışmaları 1946 seçimleri sonrası başladı. Kapatmaya hemen cesaret edilememiş kademeli olarak sistem değiştirilmişti. Öncelikle işi yüklenenlere görev verilmedi. Hasan Ali YÜCEL milli eğitim bakanı yapılmadı. Küçük yasal değişikliklerle ısınma talimi yapıldı. Her değişiklikle temel ilke yara aldı. Yüksek Köy Enstitüleri köy çocuklarının pratikte gidebilecekleri tek yükseköğretim kurumu idi. Yasal bir dayanağı olmaksızın açılan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kısa süre sonra kapatıldı. Kadınlara bölge okullarının yapılacağı yakın veya uzak başka bir köye gidip gelmek maddi külfet yanında kadınların iş ve analık durumuna da engel oluyordu. Kadınların yabancı bir köyde çalışması menfi tesirlere de yol açıyordu. Kadınlar kendi köylerinden başka yerlere okul inşaatlarında çalışmaya gitmek zorundaydı. (18-50 yaş arası tüm kadın ve erkekler) 1947'de meclis bu uygulamaya son vermiştir. Meclis görüşmelerinde bu konuya karşı çıkan, aleyhte görüş belirten kimsenin olmadığı görülüyor. Milletvekilleri kadınların çalıştırılmasından kaynaklanan şikayetlerden bunalmış durumdaydılar. Pratikte beklenen yararlar görülememiş, 4 yıllık uygulama sonrası kanunun meclis tarafından elden geçirilmesi istenmekteydi. Bunun üzerine bu değişikliklerin yapılması yoluna gidildi. Kadınların ağır sorumlulukları karşısında inşaat yükü ağır geliyordu.

Same as above, except for the slight change.

Köy enstitüleri, Türk Eğitim Tarihi içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte başlatılan eğitim seferberliği çerçevesinde köye öğretmen yetiştirme işlevini köy enstitüleri üstlenmiştir. Bu enstitülerin kurulması için ön hazırlıklar 1935 yılında başlatılmış ve 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan bir kanunla köy enstitüleri açılarak eğitim hayatına başlamıştır. Köy enstitüleri kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınma problemlerini çözmede etkin bir rol oynamıştır. Köyde görevlendirilen öğretmenler aracılığı ile eğitimde teorik bilginin yanında üretime dayalı pratik bilgiler de verilmiştir. Köy enstitüleri, yetiştirdikleri öğretmenler aracılığıyla köyde yaşayan insanların bilimin ışığından yararlanmasını amaçlayan bir hareket başlatmıştır. Bu hareket toplumun her kesimine eğitimin ulaştırılabileceğinin kanıtı olmuştur. Köy enstitüleri kuruluş amaçlarının çok üzerinde başarı göstererek kırsal alanda yaşayanların sorunlarını ortaya koyan bir kuşağın yetişmesini temin etmiştir. 27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan bir kanunla köy enstitülerinin faaliyetlerine son verilmiş ve adı İlk Öğretmen Okulu olarak değiştirilmiştir.

Köy enstitüleri, Türk Eğitim Tarihi içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte başlatılan eğitim seferberliği çerçevesinde köye öğretmen yetiştirme işlevini köy enstitüleri üstlenmiştir. Bu enstitülerin kurulması için ön hazırlıklar 1935 yılında başlatılmış ve 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan bir kanunla köy enstitüleri açılarak eğitim hayatına başlamıştır. Köy enstitüleri kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınma problemlerini çözmede etkin bir rol oynamıştır. Köyde görevlendirilen öğretmenler aracılığı ile eğitimde teorik bilginin yanında üretime dayalı pratik bilgiler de verilmiştir. Köy enstitüleri, yetiştirdikleri öğretmenler aracılığıyla köyde yaşayan insanların bilimin ışığından yararlanmasını amaçlayan bir hareket başlatmıştır. Bu hareket toplumun her kesimine eğitimin ulaştırılabileceğinin kanıtı olmuştur. Köy enstitüleri kuruluş amaçlarının çok üzerinde başarı göstererek kırsal alanda yaşayanların sorunlarını ortaya koyan bir kuşağın yetişmesini temin etmiştir. 27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan bir kanunla köy enstitülerinin faaliyetlerine son verilmiş ve adı İlk Öğretmen Okulu olarak değiştirilmiştir.

Same as above, except the slight chauge noted in Note 1.

Ein Teil der Strophen, die Maheâvara’s Werk einleiten, stehen dort vôllig nnvermittelt mitten im Text (z.

(Story’s Conflict of Laws.') statute of limitation instead of being viewed in an unfavourable light as an unjust and dis- creditable defence, should have received such support from Courts of Justice as would have made it what it was intended emphatically to be, a statute of repose.