Bağcılar belediyesinden hanımefendilik dersleri
Bu konular şunlardır:İman ve akaid; ibadet ve muamelât (ahkâm); ahlâk ve nefis terbiyesi (rikâk); yeme, içme ve sefer âdabı; tefsir, tarih ve siyer; oturup kalkma âdabı (şemail); fiten ve melâhim; peygamberlerin ve ashabın menâkıbı.Cami'lerin muhtevasını oluşturan sekiz bahis, bu eserler kaleme alınmadan önce müstakil çalışmalara konu olmaktaydı.
İlk medrese nerede ve kim tarafından kuruldu
, Abdünnâfî‘ İffet Efendi ve İsmâîl-i Gelenbevî’nin dibacelerinden sonra bir mukaddime, dört bölüm ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Dibacelerde, yazılan eserin, ilgili olduğu ilim dalına uygun bir dua ile başlaması gelenek olduğu için münazara ilmine uygun bir dua yer almaktadır. Mukaddimede; bahs, münazara, müdafaa ve cedel kavramlarına dair açıklamalarla, âdâbü’l-bahs ve’l-münazara ilminin tanımı, mevzuu ve gayesi ele alınmaktadır. Birinci bölümde delil, mukaddeme (öncül), takrîb, nâkil, müdde‘î, ta‘lîl, istidlâl gibi münazara ilmine dair ıstılahlar tanımlanmakta, bunlara dair meseleler örnekler ve delillerle açıklanmaktadır. İkinci bölüm münazaranın tertibine ayrılmış olup sâ’ilin (itiraz edenin) delil getirmeden iddiada bulunan bir müdde‘î ile delil getirerek iddiada bulunan müdde‘î karşısındaki görevlerinden ve sâ'ilin men‘, nakz ve mu‘ârazası karşısında mu‘allilin (cevap verenin) görevlerinden oluşmaktadır. Üçüncü bölümde ise münazara yapanların karşılıklı görevleri ve münazara düzeni örnekler üzerinden uygulamalı olarak anlatılmaktadır. Dördüncü bölüm, tarif ve taksimlerde münazara konularına ayrılmış, tarifin tanımı ve çeşitleriyle taksimin tanımı ve kısımları üzerinde durulmuştur. Bu bölüm, münazara adabıyla ilgili ahlaki ilkelerle son bulmaktadır. Hâtime bölümünde ise mantık ilminin tasavvurât ve tasdîkât kısımlarının muhtevaları ele alınmıştır (Kömbe 2006:155-156).
Hicri 11. Asrın sonları, 12. Asrın başlarında yaşamış olan büyük mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevî (kuddise sırruhû) tefsir, fıkıh, hadis, tasavvuf, kelam, Arap dili-edebiyatı ve muhtelif alanlarda olmak üzere 100’den fazla eser vermiş büyük bir âlimdir. Eserlerinden birisi de Taşköprîzâde’nin Osmanlı medreselerinde ibtida seviyesindeki talebeler için uzun yıllar ders kitabı olarak okutulan Risâle fî İlmi Âdâbi’l-Bahs ve’l-Münâzara adlı muhtasar eserine yazmış olduğu şerhin üzerine yazdığı kitabıdır. Taşköprîzâde ise, kelâm, fıkıh, tefsir, ahlâk, mantık, biyografi, Arap dili ve edebiyatı, ilimler tarihi, tıp gibi değişik alanlarda çeşitli kitaplar yanında otuza yakın risâle telif etmiştir. Taşköprîzâde, Risâle fî İlmi Âdâbi’l-Bahs ve’l-Münâzara adlı kendi risalesine yine kendisi şerh yazmış ve İsmail Hakkı Bursevî (kuddise sırruhû) da bu şerhe daha geniş bir şerh yazmıştır. İsmail Hakkı Bursevî, risâlenin giriş bölümüne klasik şerh geleneğinden biraz farklı olarak çok geniş yer vermiştir. Ders kitabı olma özelliğinden ziyade, mütalaa edilme hüviyetine sahip bir eser ortaya koymuştur. Risâledeki münazara ilmi ile ilgili ıstılahları çok güzel bir üslup ile açıklamıştır. Konuya dair getirdiği misallerle şerhi zenginleştirmiştir. Tahkikte takip edilen metod: 1) Mukaddime bölümünde müellifler hakkında bilgiler verildi. 2) Taşköprîzâde metni beş farklı yazma nüshadan mukabele edildi. 3) Metin tam bir şekilde harekelendi. 4) Okuyucuya kolaylık olması için Taşköprîzâde metin ve şerhi İsmail Hakkı Bursevî şerhinden ayrı olarak kitabın baş tarafına konuldu. 5) İsmâil Hakkı Bursevî şerhi üç farklı yazma nüshadan mukabele edildi. 6) Konunun daha iyi anlaşılması için diğer şerhlerden de istifade edilerek dipnotlarla zenginleştirildi. 7) Ayet-i kerîmelerin sure ve numaraları, hadîs-i şerîflerin de tahriçleri yapıldı. 8) Manası kapalı olan kelimeler ve önemli görülen ıstılahlar açıklandı. 9) Tarafımızdan başlıklandırmalar yapıldı. Şerhte referans alınan diğer kaynaklara mümkün mertebe müracaat edildi.
Davranış Biçimleri (Dergâh Adabı)
Argüman birçok düşünür tarafından değişik şekillerde ele alınmasına karşın, bahis denilince akla ilk gelen isim şüphesiz Fransız düşünür BlaisePascal’dır. Bunun en önemli nedeni, Pascal’ın, karar teorisine dayanarak olasılık hesaplamaları çerçevesinde argümanı matematiksel açıdan açık bir şekilde ortaya koymasıdır. Matematikte, ekonomide, felsefede genişçe müzakere edilen karar teorisi, bir mesele hakkında bilgi açısından belirsizliğin olduğu bir karar durumuyla karşılaşıldığında, kişinin en makul tercihi yapmasını sağlamaya yöneliktir. Böyle bir durumda, olabilecek durumlar, eldeki veriler, kişinin alabileceği kararlar, kararların farklı çıktıları, bu çıktılara atanabilecek olasılık değerleri göz önünde bulundurularak tercih edilebilecek en iyi seçenek belirlenir. Bahis argümanını, Gazâli başta olmak üzere birçok düşünür Pascal’dan çok önce ele almasına rağmen, argümanı olasılık hesaplamalarına dayalı bir akıl yürütmeyle matematiksel bir kesinlik içinde ortaya koymamışlardır.
İsmâîl-i Gelenbevî (ö.1791)’nin âdâbü’l-bahs ve’l-münazara ilmine dair Arapça olarak kaleme aldığı adlı eserinin Abdünnâfi‘ İffet Efendi tarafından yapılan tercüme ve şerhi. dibacede
Yasadışı bahis sitesiyle aynı isimde..
İsmâîl-i Gelenbevî (ö.1791)’nin âdâbü’l-bahs ve’l-münazara ilmine dair Arapça olarak kaleme aldığı adlı eserinin Abdünnâfi‘ İffet Efendi tarafından yapılan tercüme ve şerhi. dibacede, Abdünnâfî‘ İffet Efendi ve İsmâîl-i Gelenbevî’nin dibacelerinden sonra bir mukaddime, dört bölüm ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Dibacelerde, yazılan eserin, ilgili olduğu ilim dalına uygun bir dua ile başlaması gelenek olduğu için münazara ilmine uygun bir dua yer almaktadır. Mukaddimede; bahs, münazara, müdafaa ve cedel kavramlarına dair açıklamalarla, âdâbü’l-bahs ve’l-münazara ilminin tanımı, mevzuu ve gayesi ele alınmaktadır. Birinci bölümde delil, mukaddeme (öncül), takrîb, nâkil, müdde‘î, ta‘lîl, istidlâl gibi münazara ilmine dair ıstılahlar tanımlanmakta, bunlara dair meseleler örnekler ve delillerle açıklanmaktadır. İkinci bölüm münazaranın tertibine ayrılmış olup sâ’ilin (itiraz edenin) delil getirmeden iddiada bulunan bir müdde‘î ile delil getirerek iddiada bulunan müdde‘î karşısındaki görevlerinden ve sâ'ilin men‘, nakz ve mu‘ârazası karşısında mu‘allilin (cevap verenin) görevlerinden oluşmaktadır. Üçüncü bölümde ise münazara yapanların karşılıklı görevleri ve münazara düzeni örnekler üzerinden uygulamalı olarak anlatılmaktadır. Dördüncü bölüm, tarif ve taksimlerde münazara konularına ayrılmış, tarifin tanımı ve çeşitleriyle taksimin tanımı ve kısımları üzerinde durulmuştur. Bu bölüm, münazara adabıyla ilgili ahlaki ilkelerle son bulmaktadır. Hâtime bölümünde ise mantık ilminin tasavvurât ve tasdîkât kısımlarının muhtevaları ele alınmıştır (Kömbe 2006:155-156).Eserin sonunda biri Türkçe beşi Arapça olmak üzere toplam altı takriz yer almaktadır (Abdünnâfi‘ İffet Efendi 1302: 150-155).Müellifin biyografisi için bk. “Nâfi, Abdünnâfi' İffet Efendi‘”. .
“Müridlerin âdâbı” mevzusu, Ebu’n-Necib es-Sühreverdî’nin Âdâbü’l-Mürîdîn adlı eserinden daha önce de kaleme alınmıştır. Nitekim Hâris el-Muhâsibî (v. 243) Âdâbü’n-Nüfûs, Yahyâ b. Muaz er-Râzî (v. 258) Kitâbü’l-Mürîdîn, Cüneyd-i Bağdâdî (v. 297) Edebü’l-Müftakir İlallâh, Hakîm et-Tirmizî (v. 320) Âdâbü’l-Mürîdîn ve Edebü’n-Nefs, , Ebû Alî er-Rûzbârî (v. 322) Kitâbü Edebi’l-Fakr, Sülemî (v. 412) Âdâbü’s-Sohbe ve Hüsnü’l-Uşre, Câmiu Âdâbi’s-Sûfiyye, Âdâbü’l-Fakr ve Şerâituhu, Beyânü Zeleli’l-Fukarâ ve Mevâcibu Âdâbihim adlı eserleri yazmışlardır. Ayrıca bu mevzu, Ebu Nasr es-Serrac’ın (v. 378) el-Lümâ’sı, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin (v. 386) Kûtü’l-Kulûb gibi eserlerinde geniş bir şekilde mevzu bahis yapılmıştır. Ancak müridlerle ilgili bu ve benzeri meseleler ayrıntılı ve düzenli bir şekilde ilk defa Ebu’n-Necib es-Sühreverdî’nin, Âdâbü’l-Mürîdîn adlı eserinde ele alınmıştır.
Yasadışı bahis sitesiyle aynı isimde sonuna .news uzantısı ile ..
Bu konular şunlardır: İman ve akaid; ibadet ve muâmelât (ahkâm); ahlâk ve nefis terbiyesi (rikak); yeme, içme ve sefer âdâbı; tefsir, tarih ve siyer; oturup kalkma âdâbı (şemâil); fiten ve melâhim*; peygamberlerin ve ashabın menâkıbı.Câmi'lerin muhtevasını oluşturan sekiz bahis, bu eserler kaleme alınmadan önce müstakil çalışmalara konu olmaktaydı.
Âdâbü’l-mürîd alanında yazılan eserlerin en meşhuru, Ebü’n-Necîb Ziyâeddin es-Sühreverdî’nin adlı eseridir. Mürid ve sâliklerin âdâbı hakkında İbnü’l-Arabî’nin yazdığı şu eserler de önemlidir: (Kahire 1328); (İstanbul 1300); (İstanbul 1315); (nşr. H. S. Nyberg, içinde, Leiden 1336/1919); (Kahire 1332); (İstanbul 1293, IV, 576-718). İbnü’l-Arabî’nin bu eserlerde bahis konusu ettiği âdâb ve tavsiyeler tekke ve tarikat âdâbı mahiyetinde olmayıp ilk sûfîlerde olduğu gibi genel mahiyette tavsiyelerdir.
İslâmda Nezâket ve Zarâfet KULLUĞUN ÂDÂBI – YÜZAKI DERGİSİ
Allah’ın muradı doğrultusunda bir insanı yetiştirmeyi hedefleyen tasav-vuf erbabı, her aşamada mutlak surette Kur’ân’a müracaat etmiş ve ona gerektiği değeri vermiştir. Onlar, Kur’ân’dan çok daha fazla istifade edebilmek maksadıyla kendi bakış açıları ve yaşantıları doğrultusunda onu açıklamayı ihmal etmemişler ve birçok kıymetli işarî tefsir kaleme almışlardır. Bu çerçevede tasavvuf ilminin usul ve âdâba dair birtakım uygulamalarını da Kur’ân ekseninde değerlendirip ilgili ayetleri bu doğrultuda yorumlamışlardır. Başta kıssalar olmak üzere, meseller, emir ve nehiyler, öğütler, mevzu bahis uygulamaların çıkış noktasını oluşturmuştur. Bunlardan bir tanesi de Musa-Hızır kıssası olarak bilinen ve Kehf suresinde zikri geçen Hz. Musa’nın Hızır’dan ilim öğrenmek maksadıyla birlikte yaptıkları seyahatin ve başlarından geçen olayların anlatıldığı ayetlerdir. Tasavvuf âdâbı çerçevesinde bu kıssa sûfîlere ilham kaynağı olmuştur. Onların ilgili kıssayı tasavvuf âdâbı özelinde okuyup anlama eğilimlerini, ayetlerden zorlama manalar çıkarma şeklinde değerlendirmek yerine Kur’ân’ı alabildiğine hayatın içerisine çekmek suretiyle ondaki ilmi ve hikmeti tecrübe etmek gibi oldukça yüce bir hedefi gerçekleştirme çabası şeklinde okumanın daha sağlıklı bir yaklaşım olduğu kanaatindeyiz.